İmam Zeynülâbidîn Ali ibn Hüseyin Hazretlerinin Münacaatı
مُنَاجَاةُ الرَّاغِبِينَ:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
إِلٰهَنَا، إِنْ كَانَ قَلَّ زَادُنَا فِي الْمَسِيرِ إِلَيْكَ، فَلَقَدْ حَسُنَ ظُنُونُنَا بِالتَّوَكُّلِ عَلَيْكَ؛ وَإِنْ كَانَ أَجْرَامُنَا قَدْ أَخَافَنَا مِنْ عُقُوبَـتِكَ، فَإِنَّ رَجَائَنَا قَـدْ أَشْعَرَنَا بِالْأَمْنِ مِنْ نِقْمَتِكَ؛ وَإِنْ كَانَ ذُنوبُنَا قَـدْ عَرَّضَنَا لِعِقَابِكَ، فَقَدْ أٰذَنَنَا حُسْنُ يَـقِيـنِـنَا بِثَوَابِكَ؛ وَإِنْ كَانَ أَنَامَتْنَا الْغَفْلَةُ عَنِ الْاِسْتِعْدَادِ لِلِقَائِكَ، فَلَقَدْ نَـبَّهَـتْـنَا الْمَعْرِفَةُ بِكَرَمِكَ وَأٰلَائِكَ؛ وَإِنْ أَوْحَشَ مَا بَـيْـنَنَا وَبَـيْـنَـكَ فَرْطُ الْعِصْيَانِ وَالطُّغْـيَانِ، فَقَدْ أٰنَسَنَا بُشْرَى الْغُفْرَانِ وَالرِّضْوَانِ؛ نَسْأَلُكَ بِسُبُحَاتِ وَجْهِكَ وَأَنْوَارِ قُدْسِكَ، وَنَبْـتَهِلُ إِلَيْكَ بِعَوَاطِفِ رَحْمَتِكَ وَلَطَائِفِ رَأْفَـتِكَ، أَنْ تُحَقِّقَ ظُنُونَنَا فِيمَا نُؤَمِّلُهُ مِنْ جَزِيلِ إِكْرَامِكَ وَجَمِيلِ إِنْعَامِكَ فِي الْقُرْبَى مِنْكَ وَالزُّلْفَى لَدَيْكَ، وَهَا نَحْنُ ذَا مُتَعَرِّضُونَ لِنَفَحَاتِ رَوْحِكَ وَعَطْفِكَ، وَمُنْتَجِعُونَ غَيْثَ جُودِكَ وَلُطْفِكَ، فَارُّونَ مِنْ سَخَطِكَ إِلَى رِضَاكَ، هَارِبوُنَ مِنْكَ إِلَيْكَ، رَاجُونَ أَحْسَنَ مَا لَدَيْكَ، مُعَوِّلُونَ عَلَى مَوَاهِبِكَ، مُفْتَـقِرُونَ إِلَى رِعَايَـتِكَ
إِلٰهَنَا، مَا بَدَأْتَ بِـهِ مِنْ فَضْلِكَ فَـتَمِّمْهُ، وَمَا وَهَبْتَ لَنَا مِنْ كَرَمِكَ فَلَا تَسْلُبْهُ، وَمَا سَتَرْتَ عَلَيْنَا بِحِلْمِكَ فَلَا تَهْتِكْهُ، وَمَا عَلِمْتَـهُ مِنْ قَـبِـيحٍ عَلَيْنَا فَاغْفِرْهُ
إِلٰهَنَا، اسْـتَشْفَعْنَا بِـكَ إِلَيْكَ، وَاسْـتَجَرْنَا بِكَ مِنْكَ، أَتَـيْـنَاكَ طَامِعِينَ فِي إِحْسَانِكَ، رَاغِبِينَ فِي امْتِنَانِكَ، مُسْتَسْقِينَ وَابِلَ طَوْلِكَ، مُسْتَمْطِرِينَ غَمَامَ فَضْلِكَ، طَالِبِينَ مَرْضَاتَكَ، مُرِيدِينَ وَجْهَكَ، طَارِقِينَ بَابَكَ، قَاصِدِينَ جَنَابَكَ، وَارِدِينَ شَرِيعَةَ رِفْدِكَ، مُلْتَمِسِينَ سَنِيَّ الْخَيْرَاتِ مِنْ عِنْدِكَ، وَافِدِينَ إِلَى حَضْرَةِ جَمَالِكَ، مُسْتَـكِينِينَ لِعَظَمَتِكَ وَجَلَالِكَ، فَافْعَلْ بِنَا مَا أَنْتَ أَهْلُهُ مِنَ الْمَغْفِرَةِ وَالرَّحْمَةِ، وَلَا تَـفْعَلْ بِـنَا مَا نَحْنُ أَهْلُهُ مِنَ الْعَذَابِ وَالنِّـقْمَةِ، بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Ey Yüce Rabbimiz!
Yol azığımız az fakat Sana olan tevekkülümüz çoktur. Cürmümüzün büyüklüğünü düşününce azabının korkusundan tir tir titriyoruz, ama reca duygusu ufkumuzu sarınca içimize emn ü eman doluyor. Günahlarımız bizi cezaya müstehak hâle getirse de, affına olan itimadımız kulağımıza hep mükâfatının büyüklüğünü fısıldıyor.
Gaflet, huzuruna varacağımız gün için kayda değer bir hazırlık yapmamıza müsaade etmemiş olsa bile, kereminin genişliğini ve sürpriz lütuflarını düşününce gözlerimiz ümitle parlıyor. Bin bir isyana, tuğyana dalmış olmamız, içimize vahşet salıyor; ama gufranını ve rızanı bir armağan paketi hâlinde önümüze koyuvereceğini düşünüyoruz, ve işte o zaman gönlümüz üns esintileriyle coşuyor.
Ey Yüce Rabbimiz!
Zâtından gelecek ziya tufanlarına, nur hüzmelerine, rahmet ve re’fet esintilerine itimad ediyor; bol ikramlarından, birbirinden güzel nimetlerinden istifade edebileceğimiz istikametindeki beklentilerimizi gerçekleştirmeni, ve bizi de bir yakınlık erleri olma payesiyle şereflendirmeni diliyoruz.
Ya Rabbena!
İşte huzurundayız ve kendimizi Senin rahmet ve şefkat esintilerine salıyoruz. Cömertliğinin ve lütuflarının enginliğine iltica ediyoruz. Gazabından kaçıyor, hoşnutluğuna sığınıyoruz. Senden yine Sana iltica ediyoruz. Bizi en güzel şekilde ödüllendireceğin hususundaki ümidimiz de tam, mevhibelerine olan itimadımız da tamdır. Görüp gözetmene ne kadar muhtaç olduğumuzu Sen daha iyi bilirsin ey Rabbimiz!
Ey fazlı, keremi, hilmi ve affı bizim hayallerimize bile sığmayacak kadar engin olan Yüce Sultanımız!
Ne olur, bizi, tattırmakla yüzümüzü güldürdüğün nimetlerinin tamamına erdir. Bu zavallı kullarına bir kere keremkâne davrandıktan sonra artık keremini kesme. Hilminle muamele edip örttüğün günahlarımızı, üzerindeki örtüyü de ne olur daha kaldırma. Senin malumun olan bütün çirkin işlerimizi de bağışla!
Ya İlâhena!
Dileklerimizin yüce dergâhında kabulü için yine Senin şefaatine dehâlet ediyor, azabından korunmak için Senin merhametine sığınıyoruz. İhsanlarına karşı çok arzuluyuz; nimetlerine nihayetsiz rağbetimiz var; lütuf sağanaklarınla sırılsıklam hâle geleceğimiz, inayet bulutlarınla gölgeleneceğimiz ânı gözlüyoruz; kapını çalarak, dergâhına teveccüh ederek, lütf u inayetine sığınarak, yüce katından bahşedeceğin en câzip lütufları avlamaya çalışarak, cemâline koşarak, azametin ve celâlin karşısında el-pençe divan durarak Seni ve Senin rızanı talep ediyoruz.
Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz!
Bahtına düştük, ne olur, bize, istihkakımız olan azap edilmek ve mahrumiyete maruz bırakılmakla değil, Senin şanın olan mağfiret ve rahmetle muâmelede bulun!
Âmîn!